AM 1.
MAI AUF DIE STRAßE!
Seit mehr als
hundert Jahren gehen weltweit am 1. Mai Millionen Menschen auf
die Straße um für ihre Rechte und gegen Angriffe der
Herrschenden zu kämpfen.
Die Tradition
des 1. Mai geht zurück auf die Haymarket Affair, bei der 1886
die nordamerikanische ArbeiterInnenbewegung für den
Achtstunden-Tag zu einem Massenstreik aufrief. In Chicago
wurde dieser blutig niedergeschlagen und die Anführer der
ArbeiterInnenbewegung hingerichtet. Dieser Akt der
Einschüchterung erzielte jedoch nicht die gewünschte Wirkung.
Seither gehen Millionen von Menschen am 1.Mai für ihre Rechte
auf die Straße und kämpfen für ihre Interessen.
Der
Achtstunden-Tag ist mittlerweile größtenteils zur Normalität
in Deutschland geworden, doch auch hier werden die Angriffe
auf die von der ArbeiterInnenklasse erkämpften Rechte immer
häufiger. Die Lockerung des Kündigungsschutzes,
Privatisierungen im Gesundheitswesen, Kürzungen von
Sozialleistungen, die Ausweitung von prekären
Arbeitsverhältnissen unter anderem mithilfe von "flexiblen"
Arbeitszeiten, Werkverträgen und die Aufhebung von
Manteltarifverträgen sind nur einige Beispiele hierfür.
Diese Entwicklungen betreffen alle Lohnabhängigen, besonders
stark wirken sich diese Angriffe jedoch auf MigrantInnen aus.
Während sie vor einigen Jahrzehnten noch mit offenen Armen in
Deutschland empfangen wurden, um der expandierenden Wirtschaft
die notwendigen Arbeitskräfte gewährleisten zu können, werden
sie durch die heute allgegenwärtige Integrationsdebatte zur
vollständigen Anpassung durch Aufgabe ihrer Kultur und Sprache
genötigt. Anhand der Nützlichkeit für das hiesige Kapital oder
der Bereitschaft sich vollständig der kapitalistischen
Verwertung zu unterwerfen, wird zwischen guter und schlechter
Migration unterschieden. Durch diese Unterscheidung werden
deutsche und migrantische Bevölkerungsteile gegeneinander
aufgehetzt.
Aus diesem
Zusammenhang entstehen Rassismus, Diskriminierung, Isolation
und behördliche Schikanen.
Die Angriffe auf den Lebensstandard der Erwerbstätigen, werden
vorangetrieben und ermöglicht durch eine immer aggressiver von
der Wirtschaft vertretene Standortlogik. Durch diese werden
die Lohnabhängigen in verschiedenen Ländern zueinander in
Konkurrenz gesetzt und gegeneinander ausgespielt. Die
Gewerkschaften, die eine solche Spaltung der Arbeitenden
verhindern müssten, tragen diese Poltik zum Teil offen mit.
Erst hierdurch wurde es in den vergangenen Jahren möglich das
griechische und spanische Sozialsystem nahezu vollständig zu
zerschlagen. Immer mehr europäische Länder werden unter der
Führung einiger mächtiger Staaten - allen voran Deutschland -
unter den Ketten des EU Imperialismus wirtschaftlich
zermahlen.
Während
Deutschland federführend in der Zerschlagung der Sozialsysteme
anderer europäischer Länder ist, wird in der BRD bereits seit
mehr als drei Jahrzehnten der Sozialabbau stark
vorangetrieben. Die Folgen sind hohe Arbeitslosigkeit,
steigende Armut und wachsende Perspektivlosigkeit für
Millionen Menschen in Europa.
Hierauf kann es nur eine Antwort geben: der gemeinsame Kampf
aller ArbeiterInnen über Landesgrenzen hinweg. Um die Ketten
der Ausbeutung, der wir alle unabhängig unseres Alters,
unserer Nationalität und unseres Geschlechts ausgesetzt sind,
zu sprengen, müssen wir die kapitalistische Vereinzelung und
Konkurrenz überwinden. Hierfür müssen wir uns organisieren und
gemeinsam kämpfen. Ein erster Ausdruck dieses Prozesses kann
ein kämpferischer 1.Mai 2014 sein.
Beteiligt euch an der 1. Mai Demonstration in
Schwenningen!
Es lebe der 1. Mai! Hoch die internationale Solidarität!
Initiative für einen kämpferischen 1. Mai
1
MAYIS´TA SOKAKLARA!
Yüz yılı aşkın
bir süredir dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı, 1 Mayıs
günü daha iyi yaşama ve çalışma koşulları için ve egemenlerin
saldırılarına karşı sokağa çıkmaktadır.
1 Mayıs’ın
tarihçesi Haymarket Olayına dayanmaktadır. 1886 yılında
ABD’deki işçi hareketi 8 saatlik iş günü talebiyle genel grev
çağrısında bulunmuştur. Chicago’da işçilere polis saldırarak
onlarca işçinin öldürülmesine ve işçi önderlerinin asılmasına
sebep olmuştur. Bu saldırı egemenler tarafından bilinçli bir
şekilde örgütlenip işçi sınıfını korkutma – yıldırma amaçlı
yapılsa da sonuçsuz kalmıştır. Her yıl 1 Mayıs’ta Milyonlarca
insan sokağa dökülüp hakları için mücadele etmektedir
Gelinen aşamada
Almanya’da 8 saatlik iş günü çoğu iş yeri için doğal bir olgu
haline gelse de; zorluklarla elde edilen haklar egemen güçler
tarafından gün geçtikce daha da fazla gasp edilmekte. Bu
durumu örneklendirmek gerekirse; işten çıkarmalar yasal olarak
kolaylaştırılmakta, sağlık sektörü özelleştirilmekte, sosyal
yardımlar kısıtlanmakta, iş koşulları “esnek çalışma
saatleri”, taşeronlaştırma, toplu iş sözleşmeleri baltalanarak
ağırlaştırılmakta vb. vb.
Bu gelişmeler
bütün işçileri olumsuz yönde etkilese de, göçmen işçiler
üzerinde daha da olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bundan bir kaç
yıl evvel Almanya’nın yükselen ekonomisine yardım amaçlı
getirtilen göçmen işçiler hediyeler ile karşılanırken,
günümüzün Almanya’sında başlatılan “uyum” tartışmaları ile
kendi kültür ve dillerinden tamamen vaz geçmeye
zorlanmaktalar. Almanya’nın gündemine oturtulan “uyum”
tartışmaları ile “iyi göçmen, kötü göçmen” şeklinde göçmenler
arasında ayırım yapılarak “yerli işçi, göçmen işçi” şeklinde
yaratılan bölünmeye; birde göçmen işçiler arasında bir ayrım
getirilerek işçi sınıfının gücü bölünmeye çalışılmakta,
ırkçılık ve ayrımcılık yaygınlaştırılmaktadır. Hiç şüphe yok
ki bu durum sadece sermaye sahiplerinin çıkarları
doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.
İşçilerin yaşam
standartına saldırılar, sermaye tarafından farklı ülkelerin
işçilerinin karşı karşıya getirilip rekabete zorlanmasıyla
pekiştirilmektedir. Sendikaların böyle bir ayrımcılığın
karşısında ortak bir duruş sergilemeleri gerekirken; tam
tersine bu politikaya bariz bir şekilde tabi olmaktalar. Aynı
politikalarla geçtiğimiz yıllarda İspanya’nın ve Yunanistan’ın
kamu sektörleri devre dışı bırakılmıştır. Almanya’nın başını
çektiği AB emperyalizminin güçlü ülkeleri, her geçen gün
görece daha zayıf olan Avrupa ülkelerinin ekonomisini biraz
daha yok etmektedir. Almanya, diğer Avrupa ülkelerinin kamu
alanında yaşanan hak gasplarında başı çekerken; diğer taraftan
da 30 yılı aşkın bir süredir Almanya’da da sosyal haklar gasp
edilmektedir. Avrupa halkları için bu politikanın sonuçları
ise büyüyen işsizlik, yoksulluk ve gelecek kaygısı olarak
ortaya çıkmaktadır.
Hakları gasp
edilen tüm halklar olarak bu politikalar karşısında cevabımız
ortak mücadelemiz olmalıdır! Yaşımızdan, ulusumuzdan,
cinsiyetimizden bağımsız olarak, yaşadığımız sömürünün
zincirlerini kırabilmek için, kapitalizmin bize dayattığı
bireysellik ve rekabet kültürünün aksine, ortak mücadelenin
ağlarını örgütlenerek örmeliyiz! 2014’ün 1 Mayıs’ı bu sürecin
ilk adımı olabilir!
1 Mayıs yürüşüne katıl!
Yürüyüş; 1 Mayıs 2014’de, Schwenningen başlayacaktır.
Mücadeleci 1 Mayıs İnsiyatifi
Unterstützt von:
ATİF Villingen-Schwenningen - Föderation der ArbeiterInnen
aus der Türkei in Deutschland
Linke Aktion Villingen-Schwenningen
Linksjugend 'solid Villingen-Schweningen
Yeni Kadın Villingen-Schwenningen - Neue Frau